Mimarlıkta Deprem Bilinci
Ülkemizin, Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alan bir deprem ülkesi olduğu kabullenilmesi
gereken bir gerçektir. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu bu deprem bölgelerinde yaşamaktadır.
Depremi önlemek mümkün olmadığı için hasarı en aza indirmek büyük önem taşımaktadır. Birçok
tedbir alınabilir lakin konuya en temelden bakmak gerekir. Mimari..
Deprem nedeni ile oluşacak yapısal hasarları en aza indirmek, mimar ve mühendislerin tasarım ve
uygulamaya yönelik başlıca konularından biridir. Bir yapı fikir olarak ortaya atıldığında bile konumu,
zemin özellikleri bu yapı için bize önemli veriler sunar. Bundandır ki deprem sonrası en çok konuşulan
hatanın başlıca konusu ‘’ Yer Seçimi ‘’ dir. Yaşayanların hayatta kalabilmesi için bu noktada kentlerin
yerleşim yerleri büyük önem taşır. Mükemmel zemin diye bir şey yoktur. Farklı zeminlere uygun
hesaplanmış mühendislik sistemleri ve mimari tasarımlar vardır. Bu konu sadece inşaat standartlarını
belirlemek ya da fay hattı üzerinde yapılaşmayı engellemekle de çözülemez. Farklı ölçeklerde, farklı
planlarda deprem yaklaşım stratejileri oluşturmak gerekir. Bölgesel planlarda jeolojik verilerin
toplanması ve doğru değerlendirilmesi, zemin sıvılaşmanın (¹) olduğu alanların tespiti yapılmalıdır. Belirlenen
bölgelerde kentleşme kurgulanırken yapı ölçeğinde uygun kararlar verilmelidir. Şehrin planlanması
sürecinde ise dolu boş oranları, yollar, avlular, meydanlar vb. tasarlanırken deprem güvenliği dikkate
alınmalıdır. Acil durumda kullanılacak tesislere deprem olmadan önce karar verilmelidir. Kentsel
dönüşüm uygulamaları kar amacı gütmeksizin daha sağlam ve güvenilirlik esas alınarak yapılmalıdır.
Yapı ölçeğine indiğimizde ise üst ölçek plan verileri dikkate alınarak etütler oluşturulmalıdır. Bina
tipolojileri belirlenmelidir. Zemin ve konumun yanı sıra taşıyıcı sistem, yapım kuralları, malzeme
seçimi ve uygulamada izlenen yaklaşımlar da önemli faktörlerdir. Radye temel (²), fore kazık (³), jet grout (⁴) gibi uygulamalar yapılan zemin etüdlerine göre bölgesel olarak zorunluluk haline getirilmelidir. Çevre dostu, bölge özelliklerine
uygun yerel malzemelerin doğru yapım teknikleri kullanılarak inşa edilmesiyle hem deprem öncesi
hem de deprem sonrası alacağımız etkiler pozitif yönde olacaktır. Sadece yapım aşamasında değil
kullanılırken de yapıların bir ömrü olduğu ve ne kadar iyi bakılırsa dayanıklılığının o kadar uzun olacağı
unutulmamalıdır. Yapılan usulsüzlükler, mimarlık ve mühendislik bilgilerinden yararlanılmaması,
denetimsizlik, sonradan yapılan değişiklikler insan hayatı ile oynanan oyunlardır. Günümüzde doğa
olaylarının ve özellikle depremlerin, oluş nedenleri, olma olasılıkları, etkileme alanları artık önceden
kestirilebildiğine göre, depremlerin afete dönüşmesi de engellenebilmelidir.
Depremde Neler Yapmalıyız?
• Bilim ve teknik her zaman rehber edinilmelidir.
• Proje çizimi sırasında gösterilen hassasiyet, uygulama
aşamasında da gösterilmelidir.
• Kentler deprem ve diğer doğal afetlere uygun biçimde
yeniden yapılandırılmalıdır.
• Bölgenin ihtiyacına uygun -yöresel- yapım malzemelerine öncelik verilmelidir.
• Ruhsat sonrası değişikliklerden kaçınılmalıdır.
• Yapını taşıyıcı sistemine müdahale ve zararlardan
kaçınılmalıdır.
• Yapı maliyetinden tasarruf edilecekse bu kalem taşıyıcı
sistem olmamalıdır.
• Yerel ve merkezi yönetimler koydukları kuralları proje
uygulama aşamasında denetlemelidir.
Bu blogu, sorumluluk bilinci ile birçok afet bölgesinde geçici konut üzerine çalışıp topluma ve
mimarlığa anlamlı katkılar sağlayarak Pritzker ödülünü almış mimar Shigeru BAN ‘in sözüyle bitirmek
istiyorum.
‘ İnsanlar sadece depremlerle değil, yıkılan binalar tarafından öldürülüyor. ‘
(¹) zemin sıvılaşması: Zemin sıvılaşması yeraltı su seviyesi altındaki tabakaların geçici olarak mukavemetlerini kaybederek, katı yerine viskoz sıvı gibi davranmalarıdır. Sıvılaşma, deprem gibi dinamik yüklemeler altında, gevşek daneli zeminlerde görülen bir olaydır.
(²) radye temel: Yapı temelini bir bütün olarak örten bir sistemdir. Bu nedenle yapı zeminin her yerine yükünü aynı şekilde aktararak üniform oturma yapmasını sağlar. Radye temel deprem anında yapıyla birlikte hareket eder ve yapıda hasar oluşmasını büyük ölçüde engeller.
(³) fore kazık: Zemin içerisine dairesel kesitli bir delgi açılması ve bu delgi içerisine kazık donatısı ve beton dökülmesi şeklinde yapılan bir yapı temeli güçlendirme uygulamasıdır. Yapının taşıyıcı elemanları böylelikle ana kayadan güç alabilmektedir.
(⁴) jet grout: Zemin, delgi makinesi ile delinerek yüksek basınç ile çimento şerbeti zemine püskürtülür ve zemin ve çimentonun birbirine karışması/tutunması sağlanır. Bu çimento karışımından delinen yerlerde silindir şeklinde derinlemesine kolonlar elde edilmiş olur. Jet grout yöntemi zemin kayma dayanımında oldukça iyi gelişime sebep olur. Fore kazıktan farkı jet grout işlemi öncelikli yapıdan bağımsız bir zemin iyileştirme işlemidir.